Ana içeriğe atla

Çözemediğim Mantıksızlıklar - 1

LYS öğrencileri olarak fen lisesine yakışacak bir şekilde ders çalışıyoruz. Almanca, İngilizce kısaca LYS 1 ve 2'ye girmeyen her derste ya alanımıza uygun dersleri görüyoruz ya da etüt yapıyoruz. Çalışmak için pek çok seçimimiz olduğu halde biz sınıfça danışmanlık sınıfında çalışıyoruz. Sanırım hepimiz orayı gelişigüzel masalara bölündüğü için seviyoruz. Bence bu dizaynı oraya estetik bir değer katıyor. İşte geçtiğimiz hafta bir gün ben orada çembersel hareket testleri çözerek tekrar yapıyordum. Kamışın içine geçirilmiş ipin bir ucunda 2 kg kütlesi olan bir cisim çembersel hareket yapıyor, diğer ucundaki cisim ise çembersel hareketi dengeliyor. Soruyu rahat anlamak için çizdiğim şekle bakabilirsiniz. Benim dikkatimi çeken nokta ip ile kamışın 90 derece açı yapmasıydı. Dengenin birinci şartından kuvvetlerin vektörel toplamı sıfır olmalıdır. Yani dikey ve yatay bileşenler toplamları şekilde sıfır olmalı fakat çembersel hareket yapan cismin ağırlığı dengelenmemiş. Kendime güvenemediğimden benim bir hatam vardır diye düşündüm. Öğrenmek için doğru olan kendimden şüphe etmeyene kadar konuya hakim olmak olduğundan bir arkadaşıma sormaya karar verdim. Zeki ve çalışkan olan bu arkadaşla bilimsel düşüncelerimi paylaşabildiğim halde onunla paylaşmaktan nerdeyse nefret ederdim çünkü her nasılsa her seferinde birbirimizi anlamaya/anlatmaya çalıştığımız konuda kızdırırdık. Böylece bilimsel şeyleri gerçekten paylaşabildiğim tek bir kişi dahi yok. Neyse, devam edelim.
Ben merkezcil kuvvetin, dönen cismin ağırlığını dengelediğinden şüpheliydim (kesinlikle dengeleyemez fakat ben konuya hakim değilim sadece şüphe edebiliyordum o noktada). Sorunun farklı tiplerini gördüğümüzde ipin kamışla yaptığı açıya bağlı olarak T ip gerilmesi yatay ve dikey bileşenlerine ayrıştırılır ve yatay bileşen merkezcil kuvveti dengelerken dikey bileşen dönen cismin ağırlığını dengelerdi fakat bu soruda açı 90 derece olduğundan dikey bileşen sıfır ve cismim 20N ağırlığını dengeleyen bir kuvvet böylece yok. Şaşırtıcı bir şekilde (yazının sonunda buna değineceğim) ben haklıydım. Fakat daha açının önemini görememiştik ve yatay merkezcil kuvvetin dikey bir kuvveti dengeleyip dengeleyemeyeceğini dahi bilemeden arkadaşımla konuşmaya başladım...

Ben dikey bileşenlerin birbirini dengelemesi gerektiğini ve dengeleyen kuvvetin nerde olduğunu sordum arkadaşıma. O, bilmediğimiz kuvvetlerden ötürü dengelenmiş olabileceğini söyledi. Yani fizikte var olan fakat bize okulda öğretilmemiş bir kuvvet çembersel hareket sırasında cisme etki ediyor ve onun ağırlığını dengeliyordu. Tıpkı ipi hızlı çevirmeye başladığınızda dönen cismin yükselmesinde olduğu gibi. Bu, acayip sinir bozucu bir yorumdu. Bilmediğimiz kuvvetler demek? Lafın nereye gittiğini görebiliyor musunuz? Biz bunu bilmiyoruz, öyle ki gerçekten öyle bir şey var mı yok mu dahi bilmiyoruz, o yüzden bu soruyu yanıtlamamız anlamsız. Bizim bu soruyu açıklamaya çalışmamıza gerek yok çünkü yapamayız. Biz bunu bilemeyiz. Farkında bile değil ama bu soruna karşı herhangi bir ilgi beslemediğinden kendini kurtaracak açıklamayı buldu ilk önce, gerçekten doğru bir açıklama bu bir bakıma. Nerden biliyoruz okulda bize gösterilmeyen bir şeylerin dönmediğini? Var olup olmadığını dahi bilmiyoruz. Açıklama doğru fakat onun tutumu yanlış çünkü öyle bir durumda bilinenlerin kendilerine yetip yetmediklerine bakılır. Eğer yetmiyorsa bilinmeyen bir şey vardır, yetiyorsa zaten bilinmeyenlere gerek yoktur. Buna dikkat edin. Açıklaması doğru ve ikna edici fakat çözüm önerisi yanlış. Çözüm önerisi açıklamayla paralel gibi duruyor, açıklama mümkün olmayabilir diyorsa uğraşmamak kulağa doğru geliyor fakat konuyu irdelediğimizde çözümün açıklamayı tam karşılamadığını görüyoruz. Şu cümlelere bakın, bunu izah etmem kaç satırımı aldı? Benim gibi sosyal yaşamı basitçe işlesin isteyen biri böyle bir açıklamayı günlük hayatta yapabilir mi? Aslına bakacak olursanız arkadaşımın çözümündeki eksikliği bu yazıyı yazarken fark ettim, günlük hayatta genel durumum göz önüne alındığında kesinlikle bunu açıklayamam. Üstelik tembel biri çıkıp o noktada arkadaşımı savunsaydı haksız olan ben olurdum ki bu sık yaşadığım bir durum. Neyseki tek başına çalışmayı sevdiğinden arkadaşım köşedeydi ve yalnız sayılırdı, kimse rahatsız etmedi. Evet bu kadar fizikten sonra varmaya çalıştığım yeri sonunda bulduk. Bakın ne anlatmaya çalışıyordum.

Hisler, düşünceler, diyalektik, retorik, zeka... Kenetlenip kaldığım durumlar bunlarla alakalı. Biz sıradan insanlar fazla zeki değiliz. Zekamız anlaşmamız için dahi yeterli seviyede olmuyor bazen (tabi zeka artık her ne oluyorsa). Yukarıdaki durumda ben arkadaşımın kaçmaya çalıştığını bir şekilde hissediyorum, onun haksız olduğunu düşünüp kızıyordum. Bir şekilde haklı olduğumu biliyordum yani. Fakat bu açıklamalar kafamdan geçmiyordu yani haklı olduğumu gösterecek sözlere sahip değildim. Nerdeyse her seferinde haklı olduğumu hissetsem de bunu gösteremem ve benim haksız ilan edilmemle (gerçekten ilandır bu, çok sayıda insan karışır ve tartışmadan sıkılan biri "tamam işte haksızsın" diyince insanlar dağılır) biter tartışma. Bu bana haksızlıktır belki, bazı zamanlarsa böyle durumları çözmek için oluşturduğum stratejiler ya da hatta böyle bir durumun ardından öfke yaşamamam için oluşturduğum stratejiler durumu kötüleştirir ve yüksek sesle bağrışmaya döner. Mesela geçende yine çöken bir diğer stratejim kesin bir şekilde tartışmayı bitirmekti. "Ben seninle tartışmam." gibi ifadelerle sözü kesip bırakmak ve sesi tekrar aşağı indirmek. Bu karşımdaki insanı inanılmaz sinirlendirir. Susar ama içinden bağırır sanki. Başımdan savmayı başarmıştım fakat şaşırtıcı ve bence küçümsenecek bir şekilde tartışmanın bitmesini çekemeyip "somut kanıt"la yanıma geldi. 1 üzeri sonsuz belirsizdir. Ders notlarında varmış. Tabi ben içten onu küçümsedim fakat haksız çıkmam üzerine ben küçümsendim ve bir de o, hakiki ağır bir küfür etmiş bana. Tanrım, bu sinir bozucu durumlar bitmeyecek mi?

Sonuç olarak bugün mantığım halen beni bu can sıkıcı durumlardan kurtarabilmiş değil. Yeterince iyi konuşup gerçeği göz önüne vuramıyorum da, ki bu en temel sorun sanırım. Fizik örneğine gelince ben zaten haklı da sayılamam aslında, bunu size açıklayamam da. Yine sözümü erken kesiyorum, sinirlerim beni bu konu üzerine düşüncelerimden uzaklaştırdı.
 

















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Katlanmak Nedir, İçine Atmaktan Farkı Nedir?

Birini kıracağım zaman, benden hoşlanan birine (artık nefret ediyor) ben de ondan hoşlandığım halde benden uzak durmasını söylemeyi düşündüğüm zaman ve diğer pek çok kendimdense bir başkasını düşündüğüm zaman yükü kendi sırtıma almayı seçtim, yalan söyledim, gerçeği gizledim, davranışlarım dahi yalandı. Kimseyi kırmamak için gerçekleri yalnızca kendime sakladım ve dizilerdeki gibi kendinden soğutma yöntemlerine başvurdum o kızı uzaklaştırmak için. Daha pek çok şey oldu hatta belki de Özdemir Asaf'ın "Çizik" şiirine farklı bir yorum getirdim. Bunları yaparken güvendiğim şey kendimdi, ben katlanabilirdim. İlk başta katlanabiliyorum sandım, açıkçası çok geç olana kadar katlanmanın bu olmadığını fark etmedim. Kötü şeyler olduğuna, yanlış anlaşıldığımda iç çekip doğru yaptığımı düşünüyor ve yoluma devam ediyordum. "İçine atmak" deniyor buna, katlanmak anlamına geliyor fakat katlanmakla benim bahsettiğim başka. İçinize attığınızda bir süre sonra dolarsınız daha fazla

Ben Saçma Bir İnsanım

Ben saçma bir insanım. Hayatım duygulara dayanmayan bağlantılara göre çalışıyor. Duyguları bir zamanlar her nasılsa yanlış bulup mantığa yöneldiğimden her şeyi anlamaya çalışan aklım formülleştirdiği yöntemlerle öğrendiklerimi maddeler halinde sıraladı. Sevdiğim bir insanı niye sevdiğime dair maddelerim var. Mesela bir örnek vereyim: Sen diğerleri gibi basit bir insan değilsin. Diğerlerinin muhabbetleri, esprileri sosyal medyadan ve alışılmış şeylerden gelir. "Ne kadar ... bir kız!" gibi ifadeleri değiştire değiştire tekrar tekrar kullanırlar ve buna gülerler. Sen onlar gibi değilsin. Diğerleri sırf öyle gördükleri için fakat içten öyle hissettikleri için değil nazik davranırlar çünkü bu onlar için bir alışkanlıktır. Böyle insanlardan bazen "Kırılmasın diye / Ayıp olmasın diye öyle dedim" gibi sözleri duyabilirsiniz. Sosyal kaygıdan yani toplumun kurallarının dışına çıkmaktan korktukları için nezaket gösterdikleri görülür. Sosyal bir sisteme dahildirler ve bu sist